Vücudun sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirebilmesi, belirli organların fonksiyonlarını azami ölçüde korumasına ve sürdürmesine bağlıdır. Bu anlamda hayati olarak kabul edilebilecek bu organlar arasında böbreklerimiz önemli bir yer tutar. Böbrekler gerek boşaltım sisteminin temel unsurları olarak, gerek kan dolaşımı ve mineral dengesinin sağlanması açısından, gerekse vücudun fizyolojik işleyişine katkıda bulunan maddeleri üretmesi bakımından çok önemli görevler üstlenir. Bu doğrultuda böbreklerin işlevleri kadar etkilendiği hastalıklar da çeşitlilik gösterir.
Böbrek Hastalığı Nedir?
Böbrekler karın boşluğunun arkasında, göğüs kafesinin hemen altında, her iki yanda yer alır. Böbrekler hem yoğun kan dolaşımları sayesinde dokulara gelen kan sıvısını süzerek zararlı maddelerin idrar yoluyla atılmasını sağlarlar, hem de kandaki gereğinden fazla su ve minerallerin vücuttan uzaklaştırılmasını temin ederler. Bu anlamda idrar üretiminden sorumludur ve idrar yolları vasıtasıyla boşaltım sisteminin temelini teşkil eder.
Böbrek idrar üretimi esnasında kanın pH, basınç, elektrolit dengesi, protein miktarı gibi farklı parametrelerini değerlendirerek ideal kan düzeylerinin korunmasından sorumludur. Bu bakımdan böbreğin görevleri vücudun geri kalan sistemlerinin fizyolojik dengesini doğrudan etkiler ve vücut sağlığının sürdürülmesini temin eder. Yine böbrekler kan hücrelerinin üretilmesini tetikleyen eritropoetin, kemik metabolizmasının ana düzenleyicilerinden biri olan aktif D vitamini formu gibi hormonların üretim merkezidir.
Böbrek hastalıkları; böbreklerin yukarıda bahsedilen fonksiyonları ile ilgili mekanizmaların aksaması sonucu ortaya çıkar. Bu anlamda geniş bir yelpazede böbrek sağlığı ile ilgili problemleri görülebilir. Hastalıklar böbreklere ait kan damarlarıyla sınırlı kalabileceği gibi böbrek dokusu, idrar yolları, böbreğin hormon üretim sistemleri gibi farklı bölgelere de odaklanabilir.
Böbrek hastalıkları sonucunda böbreklerin boyut ve şekil gibi morfolojik özelliklerinde değişimler yaşanabilir, böbreğin vücuttan atmakla görevli olduğu üre gibi zararlı maddelerin kan düzeyleri yükselebilir, kanda düzeyi korunması gereken kan proteinlerinin idrara geçmesi ile protein kaçağı izlenebilir veya böbrek kaynaklı hormon düzeylerinde azalma yaşanabilir.
Böbrek Nedir?
Böbrekler; karın boşluğu arka duvarının gerisinde, göğüs kafesinin hemen altında, omurganın iki yanında yer alan, yumruk büyüklüğünde, fasulye şekline sahip bir çift organdır. Vücudun ana atardamarı olan aorttan doğrudan dolaşım desteğini alır ve yine vücudun alt ana toplardamarına ilgili damarları vasıtasıyla kirli kanı gönderir.
Böbrekler idrar yoluyla vücuda ait zararlı maddelerin uzaklaştırıldığı boşaltım sisteminin merkezi konumundadır. Bu anlamda idrar yolunun başlangıcı kabul edilen pelvis ismindeki geniş idrar toplama bölgesi üzerinden idrar yolunun diğer kısımları arasında sayılan üreter, mesane ve üretra bölgeleriyle bağlantı kurar. Böbrek dokusu vücut için gerekli çeşitli hormonların üretildiği bölge olmasının yanında, her iki böbrek üstünde yer alan böbrek üstü (adrenal) salgı bezleriyle de komşuluk kurar.
Böbrek Nerede Yer Alır?
Vücudun iç organları genel itibariyle göğüs boşluğu ve karın boşluğu içinde belirli bir düzen halinde dizilir. Bununla birlikte, vücudun anne karnındaki gelişimi esnasında bazı organlar, karın boşluğunun arka duvarının gerisindeki retroperitonal alan adı verilen bölgeye göç eder. Böbrekler bu alanda omurganın her iki yanında, karın arka duvarını oluşturan kas, sinir, yağ ve bağ dokularının komşuluğunda yer alır.
Böbreklerin ön kısmı; karın boşluğunu döşeyen periton zarının arka duvarıyla komşudur. Bu zar içinde böbrek hizasında mide, dalak, pankreas ve karaciğer bulunurken; böbreklerin arka bölümü göğüs kafesinin son iki kaburgası ile omurilikten karın alt kısmındaki ilgili bölgelere dağılan sinirlerle komşuluk gerçekleştirir. Böbreklerden çıkan idrar yolları yine karın arka duvarı hizasında karın alt bölümlerine doğru seyir gösterir ve pelvis kemiği iç kısmından hareket ederek mesaneyle birleşir.
Böbrekler Ne İşe Yarar?
Böbreklerin temel işlevi; aorttan böbreklere gelen atardamarlar vasıtasıyla ulaşan kanın; böbreklere ait özel kılcal damarlarca (glomerül) süzülmesi ve vücut için zararlı kabul edilen üre, ürik asit gibi atık maddelerle kandaki düzeyi vücut için fazla olan su, mineral, elektrolit ve bazı kimyasal ürünlerin idrar yoluyla uzaklaştırılmasıdır. Bu bakımdan böbrekler idrar sıvısının üretildiği merkezdir.
Böbrekler kanın pH değeri, kan basıncı, elektrolit ve mineral seviyeleri, kan proteinlerinin miktarı, kan şekeri gibi farklı parametreleri algılayıp ölçerek, kan için ideal düzeylerde korunmalarını temin eder. İhtiyaç fazla maddeler idrara geçer ve vücuttan uzaklaştırılır. Kanın asit-baz dengesi ile kan basıncı temelde böbrekler tarafından düzenlenir.
Kan basıncının yükseldiği koşullarda böbrek ihtiyaç fazlası mineral ve suyu idrar yoluyla atarak dengeyi sağlarken; tansiyon düşüklüğü yaşandığında su atılımını azaltır ve mineral takviyesinde bulunur. Yine çeşitli fizyolojik olaylar veya akciğere bağlı gelişen asit-baz düzensizliklerinde de böbrek tamamlayıcı rol üstlenerek kan dengesini korur.
Bunların yanında, böbrekler kemik iliklerinden kan hücrelerinin üretilmesini tetikleyen eritropoetin (EPO) hormonunun üretildiği organdır. Bu sayede, kanda kansızlık (anemi) geliştiği durumlarda (örneğin kan kaybı, demir eksikliği veya vitamin eksiklikleri) EPO salgısını artırarak kırmızı kan hücresi üretimini sağlar ve kandaki oksijen taşınmasını düzenler.
Yine böbrekler kemik ve kalsiyum metabolizmasının bel kemiğini oluşturan D vitamininin aktif formunun üretildiği yerdir. 1, 25-dihidroksikolekalsiferol olarak da bilinen bu hormon; beslenme veya deriden güneş ışığı yoluyla vücuda temin edilen D vitaminin karaciğerdeki ilk metabolizması sonrası böbreklerde üretilir ve kemiklerde kalsiyum, fosfor iyonlarının depolanması; bağırsaklardan bu minerallerin emilimi gibi mekanizmaların gerçekleşmesini sağlar.
Sağlıklı Böbrek Hangi Özelliklere Sahiptir?
Böbreklerin sağlıklı faaliyet gösterdiği koşullarda, kişiler ortalama 2 litrelik sıvı tükettiğinde, günlük 0,8 ila 2 litre aralığında idrar üretir. Bu aralık ekstrem koşullarda 500 litreye kadar düşebilir veya 2500 litreye kadar artabilir. Bu değerlerin dışında idrar miktarı belirli sağlık sorunlarına işaret edebilir. Yine idrar çalışmalarla belirlenen yoğunlukta, berraklıkta ve renkte üretilir.
Yine sağlıklı bir böbrek kandaki maddelerin düzeylerini gereken aralıkta olacak şekilde düzenlediği için, kandaki her bir maddenin bilimsel araştırmalar tarafından belirlenen referans aralıklarda tespit edilmesi beklenir. Bu anlamda kan pH’sı 7,35 ila 7,45 arasında olurken; kan basıncı ortalama 120/80 mmHg olarak belirlenir. Klinikte böbrek fonksiyon testi olarak bilinen kan kreatinin seviyesi, üre düzeyi; sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, fosfor gibi minerallerin kan düzeyleri belirlenen aralıklarda bulunur.
Böbrek tarafından üretilen hormonlarla alakalı fizyolojik mekanizmaların sağlıklı biçimde gerçekleşmesi ile kandaki hücre elemanları istenilen düzeylerde korunurken; iskelet sistemini oluşturan kemikler yeterli seviyede mineral içerikli ve sağlam olur; kan kalsiyum ve fosfor düzeyi gereken düzeyde yer alır.
Böbrek Hastalıkları Hangi Belirtilere Yol Açabilir?
Böbreklerle ilgili sağlık sorunları oldukça büyük farklılık gösterdiğinden, klinik tabloda çeşitli semptomlar ortaya çıkabilir. Bu doğrultuda böbrek hastalıklarında aşağıdaki belirtilerle karşılaşılması mümkündür:
- Halsizlik – yorgunluk,
- Bilinç bulanıklığı,
- Vücudun alt kısımlarında daha fazla görülmek üzere, uzuvlarda yaygın ödem ve şişlik, sabahları yatış pozisyonuna bağlı göz
- çevresinde ödem ve şişlik,
- Ciltte kuruluk, döküntü, renk değişikliği veya solukluk,
- İdrar alışkanlıklarında değişiklik, sık idrara çıkma, gece idrara kalkma, çok fazla miktarda veya çok az miktarda idrar yapma,
- İdrarla kan gelmesi, koyu renkli idrar yapma,
- İdrar yaparken yanma veya ağrı,
- Bel ağrısı veya karın alt kadranlarında ağrı,
- İştah kaybı, bulantı-kusma, ishal veya kabızlık,
- Kas ve eklem ağrıları
- Cinsel fonksiyonlarda bozulma, cinsel isteksizlik
- Bunların yanında çeşitli koşul veya rahatsızlıklara sahip kişilerde böbrek hastalıklarının gelişme riski artar. Bu bakımdan aşağıdaki özelliklere sahip kişiler böbrek hastalığı geliştirmeye toplumun geri kalanına göre daha çok yatkındır:
- Hipertansiyon, diyabet, lupus gibi böbrek hasarına yol açan kronik hastalığı olanlar,
- Ailede kronik böbrek hastalığı öyküsü olanlar,
- İleri yaştaki kişiler,
- Afrika, Hispanik, Asya gibi çeşitli etnik özelliklere sahip kişiler.
Böbreklerde Hangi Hastalıklar Görülebilir?
Böbrek hastalıklarından şüphelenildiği durumlarda hasta, böbrek hastalıkları bölümü olan Nefroloji’ye yönlendirilir. Bu bölümde hastayla böbrek hastalıkları doktoru olan nefrolog ilgilenir. Klinikte çok çeşitli böbrek hastalığı vardır. Bu yazıda sıklıkla karşılaşılan hastalıklara değinilmiştir.
Etkilenen dokulara göre, farklı klinik özelliklere ve mekanizmalara sahip hastalıklar ortaya çıkabilir. Bu bakımdan toplumda en sık görülen böbrek hastalıkları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Kronik Böbrek Hastalığı
En sık görülen böbrek hastalığı kronik böbrek hastalığı veya kronik böbrek yetmezliğidir. Genellikle böbrek dokusunda uzun süre devam eden sağlık sorunlarına bağlı doku hasarıyla birlikte böbrek fonksiyonlarının aksaması ve kalıcı olarak gerilemesi sonucu görülür. Toplumda en sık görülen nedenleri arasında hipertansiyon ve diyabet sayılabilir.
Böbreğin kan damarlarını süzerek idrar oluşturmasında kritik rol oynayan damar yapıları (glomerül) bu hastalıkların etkisiyle tahribata uğrar ve fonksiyonlarını kaybeder. Sonuçta böbrek yeterli idrar üremez ve vücuttan atılması gereken zararlı maddelerin kan düzeyleri artar.
Akut böbrek yetmezliği
Böbrek dokusunda kısa süre içinde hasara neden olabilen kimyasallar, ilaçlar, bazı hastalıklar veya fiziksel travma gibi etkenler nedeniyle, böbrek fonksiyonlarının hızla gerilediği durumlarda akut böbrek yetmezliğinden söz edilir. Böbrek hasarına yol açan nedenin giderilmesiyle akut böbrek yetmezliği düzelebilir. Böbrek fonksiyonlarında kalıcı hasara neden olmasa da; tedavi edilmediği takdirde kronik böbrek yetmezliğine dönüşebilir. Burada esas sorun, idrar üretiminden sorumlu glomerül ve idrar kanallarının hasara uğraması ve fonksiyonunu geçici olarak kaybetmesidir.
Böbrek taşı
Böbreğin idrar yollarıyla bağlantısı sağlayan pelvis bölgesi ile idrar yolları boyunca; idrar içeriğinde yer alan minerallerin çeşitli nedenlerle yoğunlaşarak dokular üzerine çökmesi ve taşlaşması sonucu böbrek taşları meydana gelebilir. Böbrek taşı dokularda tıkanmaya yol açabildiği gibi fiziksel olarak idrar yollarına zarar verebilir. Tıkanma sonucu biriken idrar sıvısı zamanla enfekte olabilir ve ciddi idrar yolu enfeksiyonlarıyla sonuçlanabilir. Uzun süreli tıkanmalarda biriken idrar böbrek dokusuna zarar vererek böbrek yetmezliğine yol açabilir.
İdrar yolu enfeksiyonları
İdrar yollarındaki dokuların bakteri, virüs veya mantar etkenler tarafından enfekte olması ile idrar yolu enfeksiyonları meydana gelir. İdrar yolu enfeksiyonları genellikle aşağıdan yukarıya bir seyir gösterir. Bu bakımdan sıklıkla mesane dokusunda iltihap izlenirken (sistit); tedavi edilmediği takdirde enfeksiyon yukarıya doğru yayılıma devam edebilir ve böbreklere ulaşabilir. (pyelonefrit) Nadiren vücutta gelişen bazı enfeksiyonlar kan yoluyla doğrudan böbreklere de yerleşebilir.
Polikistik böbrek hastalığı
Genetik olarak böbrek gelişiminden zorunlu bazı genlerin mutasyona uğraması sonucu; böbrekler kistik yapılarla bezeli şekilde gelişim gösterebilir. Böbrek dokusunda sayısız kist gelişimi ile sonuçlanan ve bazı böbrek fonksiyonlarında aksamaların izlendiği bu rahatsızlıklara polikistik böbrek hastalığı denir. Polikistik böbreklerde başta hipertansiyon olmak üzere, kanlı idrar ve böbrek boyutlarının artması gibi farklı sorunlar meydana gelebilir. Böbrek büyümesi belirtileri arasında karın ağrısı, karında şişlik, doluluk hissi, bulantı-kusma, ateş, terleme, idrar yaparken yanma gibi şikayetler yer alır.
Glomerülonefrit
Böbreklerin özelleşmiş kılcal damarları olan glomerüllerin çeşitli mekanizmalar sonucu iltihaplanması ile ortaya çıkan hastalıklara glomerülonefrit adı verilir. Nefrotik ve nefritik sendromlar olarak da bilinen bu hastalık grubu, çeşitli oto-immün ve romatolojik hastalıkların ekseninde ortaya çıkar. Hastalarda yaygın vücut ödemi, hipertansiyon, idrarla protein kaybı, kanlı idrar ve damar içi pıhtılaşma gibi sağlık sorunlarına neden olabilir.
Böbrek Hastalıklarının Teşhisinde Hangi Yöntemler Kullanılır?
Böbreklerde gelişen hastalıkların değerlendirilmesi, teşhis edilmesi ve tedavi esnasında izlenebilmesi için çeşitli görüntüleme ve laboratuvar tetkiklerinden yararlanılır.
Bu anlamda aşağıdaki yöntemler böbreklerin değerlendirilmesinde oldukça değerli veriler sunar:
Tam idrar tahlili: İdrardaki çeşitli minerallerin, proteinlerin ve idrara ait miktar, renk, mikroskobik görüntüleme gibi özelliklerinin incelendiği tahlildir. Böbrekler tarafından üretilen idrara ait değerler bazı hastalıklar için önemli veriler sunabilir.
Böbrek fonksiyon testleri:
Böbreklerin kanı süzme ve idrar üretme fonksiyonlarının değerlendirilmesi açısından kan kreatinin seviyesi, üre seviyesi ve GFR değeri gibi parametrelerle kan elektrolit, mineral ve pH değerleri incelenir. Özellikle hastalıkların varlığı açısından üre tehlike sınırı 6 – 25 mg/dl olarak belirlenmiştir. Bu değerin üzerinde üre bulunması (BUN değeri) böbrek hastalığı açısından dikkat çekicidir.
Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi:Ultrason ve tomografi gibi görüntüleme teknikleri ile böbrek boyutları, şekli ve doku yapısı incelenebilir. Sağlıklı bir kişide böbrekler yaklaşık yumruk büyüklüğünde, 10 ila 12 cm uzunluğa sahip; fasulye tanesi şeklindedir. Bu boyutun üzerinde izlenen böbrekler hipertrofi veya böbrek şişmesi olarak tanımlanabilir.
Böbrek biyopsisi: Böbrekleri etkileyen hastalıkların kesin tanısına ulaşmak adına, böbrek dokusunun mikroskobik olarak incelenmesi gerekebilir. Bunun için böbreklerden biyopsi yöntemiyle parça alınması ve çeşitli boyama yöntemleriyle muamele sonucu incelenmesi yararlıdır.